26 Temmuz 2010 Pazartesi

Yaşlılık, Balthus, Henri Cartier-Bresson ve diğerleri...



Pazar günkü gazetelere ancak bugün bakabildim. Fransa'da normal olabilir ama bu ülkede günlük bir gazetede Henri Cartier-Bresson'ın bir fotoğrafını görmek bence normal değil, sevindirici bir olay.

Esra Yalazan hayran olduğum yazarlardan. Bu yazısını da ilgiyle okudum. Yaşlılık, ölüm ve fotoğraf üzerine düşünmeye iten bir yazı olmuş (fotoğraftan hiç söz etmiyor Esra Yalazan ama fotoğraf yazıya katılmış bir kere).

Bir alıntı:

“(...) Atölyem mabedimdir” diyen ressam İsviçre’de bir dağ evinde, kalabalıktan, sanat piyasasının dalaverelerinden, modern dünyadan, hayatın uğultusundan uzakta ressam karısı Setsuko ile birlikte ölümü sessizce beklemişti. 20. yüzyılın en büyük ressamlarından birisi olan Balthazar Klossowski de Rola, anılarında yolculuğun son günlerini tevekkülle anlatıyor: “İnsanoğlunun ömrünün sonlarına doğru çıplak ve temel bir şeye, can sıkıcı ve düşünsel sorunların hiçbirini umursamayan bir sadeliğe ulaştığına inanıyorum. Romantizm ve çektirdiği acılar, gençliğe özgüdür; yaş ilerledikçe her şey bir çözüme ulaşır ve sadeleşir. Her şey Çin alfabesinin simgeleri gibi yeniden biraraya gelir. (...)"

Balthus'un çok sevdiğim bir başka fotoğrafı daha var. İlginç olan yukarıdaki fotoğrafın, takdire şayan bir fotoğrafçı olan (aynı zamanda Henri Cartier-Bresson'un eşi) Martine Franck tarafından çekilmiş olan fotoğrafla olan akrabalığı ve bu fotoğrafların birbirini tamamlaması.



Sadece fotoğrafçılar değil, fotoğraflar da akraba olabiliyor.

1 yorum:

kabuksuzportakal dedi ki...

ne bilginim ve ne de bilmez. balthus çok doğru söylemiş. insan, tekrar çocukluktaki duruluk ve yalınlığa ancak delikanı durduktan sonra dönebiliyor. gençlikte sapılan duygu ve yolların çokluğuyla çekilen acı ve benzer duygular alıklaştırıyor çoğumuzu.
kabuksuzportakal

google27928836a124597b.html