29 Haziran 2008 Pazar

Zaman meselesi - 6




Zaman saatleri yorarmış. İnsanları daha çabuk yoruyor ama. Fotoğraflara bakınca o zamanın kokusunu alıyormuşuz gibi geliyor bana. Ancak ortada sadece bir görüntü var. Düz bir satıh üzerinde sevdiğimiz insan, güneşin aydınlattığı, ağaçların gölgediği, ölümün hep tepede gezindiği imgeler. Çarklar döndükçe aşınıyor. Fotoğrafları zamandan çalmak mümkün sadece, onu kısa bir süreliğine yapabiliyoruz. Sonra biz de fotoğraf olup uçuyoruz.

9 Haziran 2008 Pazartesi

5 Haziran 2008 Perşembe

Zaman meselesi - 5



Hiroşi Sugimoto 1980-2003 yılları arasında deniz manzaraları çekmiş. Başka fotoğrafları da var aynı teknikle çektiği ama benim asıl beğendiğim fotoğraflar sadece su ve havadan oluşan görüntülerin bulunduğu bu deniz manzaraları.

Eski ve ağır bir makineyle uzun zaman harcanarak elde edilen görüntüler bunlar. Zamanın ağır ağır soluk almasını izliyoruz bu fotoğraflarda. Su ve hava birbirine karışıyor bir süre sonra fotoğrafın kimi bölgelerinde su ile hava karışmış... Geniş bir yüzeyin örtüsünü yerinden oynatan havanın zamana karıştığını görüyoruz. Zamanın havaya ve giderek suya karışıp kaybolduğunu görüyoruz. Suyun karanlığını araladığnı ve havaya bir şeyler anlattığını görüyoruz. Zamanın yeryüzündeki her şeyi bulanıklaştırdığını da biliyoruz böylece. Balıkları düşünüyorum, toprağı ve diğer canlıları. Ama zaten hepsi orada. Hepsini hissediyoruz.

(Foto Getty Images > AFP/Getty Images, http://www.daylife.com/topic/Hiroshi_Sugimoto/photos/all/1)

1 Haziran 2008 Pazar

Nuri Bilge Ceylan

       white fence, 1884


Nuri Bilge Ceylan'dan çok bahsedilen su günlerde fgünlük de kendisinden bahsetmeden geçemeyecek. Bu yazidan sonra, eger okumadiysaniz degerli Murat Eren'in moleschino'daki su yazisini da lütfen okuyunuz. Meren Bey aramiza katilana kadar linklerle idare edelim artik..

Eski fotograflarini izlemekten çok zevk aldigim, yeni fotograflarinin da normalde sevmeyecegim klasik bir tarzda olmasina ragmen ince bir çizgiyle güzel tadlar vermesi nedeniyle çok sevdigim bir fotografçi-sinemacidir kendisi.

Üç sene önce Uzak filminin gösterimi sonrasi olan sohbetimizde herseyden önce fotografçi oldugundan ve fotografin onun için çok özel oldugundan bahsetti. Türk sinemasinda nadir görülen, sanatsal kaygilari olan ve filmlerinin yapimciligini yapabiliyor olan bir yönetmen olmasina karsin sinemanin ekip isi zorluklarindan ve bu zorluklarin kagit üzerindeki fikrin 35mmlik filme geçene kadar neler kaybettigini anlatti. 

Fotograf ile olan bu iliskiyi de "Fotograf çektiginiz zaman makinanizla yalnizsiniz, kimseye ihtiyaciniz yok" diye de özetlemisti.

Fotografin bu öznelligine ve yalnizligina ben de hastayim. Hatta otoportrelere olan düskünlügümde bu yüzdendir. Orada makinaniz bile yoktur, tamamen kendi kendinize kalirsiniz... 


                                   Self portrait as a branch of a tree  
google27928836a124597b.html