18 Eylül 2011 Pazar

Çiçek Açmış Eski Günlerin Gölgesinde

via http://www.kaylynndeveney.com/


Fotoğraf projesi deyince gidip garip şeyler çekenler var. Seyahate çıkıp hiç özümsemeden, tam anlamıyla bilmeden ve en önemlisi hissetmeden, sadece sudan basit fotoğrafları önümüze getirenler var. Başka başka kültürleri kendi kültüründen daha iyi bildiğini iddia edip kendisine dahi yabancılaştığını anlayamayanlar var. (Başka kültürlere meraklı olmak çok iyidir, yukarıda tersini söylemiyorum.)


İyi bir proje için çok uzaklara gitmeye gerek olmadığını gösteren fotoğrafçılar da var. KayLynn Deveney de işte bu iyi fotoğrafçılardan biri. Onun yaptığı gibi sade ve etkileyici çalışmaları çok seviyorum. Ama bu tarz bir çalışmayı kotarmak için de fotoğrafçının beğenisinin, ilgisinin yoğun olması, sezgilerinin güçlü olması gerek, düşünceli bir fotoğrafçı gerek. (Fotoğrafçının çekim esnasında düşünmesi gerektiğini söylemiyorum, düşünür-düşünmez o başka bir konu, fotoğrafçının düşünceli olması başka.)

Unutulmayacak bir fotoğraf kitabına dönüşen bu projede fotoğraflarla günlük yaşantısına konuk olduğumuz Albert Hastings 2007 yılında hayatını kaybetmiş. Bu çalışmayı diğerlerinden ayıran çok önemli olan şey ise artık aramızda olmayan bu insanın projede çizgileriyle, yazılarıyla, şiirleriyle fiilen yer almış olması. Fotoğrafın ve kitabın sınırlarını genişleten şeyler onun varlığı olmuş, fotoğrafların altına yazdıklarıyla, çizdikleriyle (saat çizimleri bile var kitapta) diğer eklenen parçalarla fotoğrafın büyüdüğünü hissediyorum. Belki salt fotoğrafa değil, yazıya da tutkun birisi olduğum için böyle düşünüyor olabilirim, nedenlerine inmeye gerek var mı bilmem, fakat fotoğrafın altındaki yazılardan tutun da basıldığı kağıt, biçimsel diğer öğeler ve benzeri detaylar, hepsi aslında fotoğrafın parçası. Bir kitaba bir dergiye bakarken fotoğrafları içindeki oldukları zarfa da bakıyorum. Kimileri sadece fotoğrafa bakmalı der, geri kalan şeyler insanı yanlış yönlendiren unsurlardır diye ekleyenler de var. Fotoğrafların altına "isimsiz" yazıp, küt diye önümüze bırakanlardan söz ediyorum. Hani kendi isimlerini koca koca harflerle yazanlardan, öylelerinden kaçmalı fotoğraf

Ne işe yarıyor bu fotoğraflar demeyelim, fotoğrafların öylesine etkileyici bir gücü var ki, Albert Hastings bir yerlerde ölüp gider, yakınlarından başka kimse üzülmezdi belki, oysa kilometrelerce uzakta, onu tanımayanların kalbinde şimdi bir yeri var, elbette bütün bunlara vesile olan, aracılık eden, duyarlı bakışını hissettirmeden azar azar her görüntüde bir parça daha artıran fotoğrafçı KayLynn Deveney de gönlümüzde ayrı bir yerde duruyor.

Sanatın bir başka güzelliği de budur zaten, zaman geçse de ölmez, insanları yakınlaştırır.



-----------------

Hamiş: Yeni yazıyorum ama ilk kez 2008 yılının Haziran ayında Geniş Açı Proje Ofisi'nin kitaplığını karıştırırken yukarıda düşüncelerimi yazdığım fotoğrafçı ve etkileyici çalışması ile karşılaşmıştım. O gün öyle güzel bir günmüş ki defterime çeşitli notlar almışım (zaten insan GAPO'daki özel kütüphanede kötü bir gün geçiremez, onca güzel kitabın arasında, cennet böyle bir yer olmalı, eğer varsa). Neler yazmışım peki? Yasemin çayı içtiğimizi, Refik ve Serdar ile Arif Aşçı'nın evine gittiğimizi, orada Kenji Kawamoto ile karşılaştığımızı (Güney Kore'de olduğu için Arif Aşçı yokmuş evde, bu arada kaç sene geçti  hâlâ tanışamadım Arif Aşçı ile) tabii fotoğraf üzerine çene çaldığımızı filan yazmışım. O gün defterimdeki, sayfanın dibindeki son satırlar KayLynn Deveney ve Albert Hastings projesiyle ilgili.  
Gözünü sevdiğim çini mürekkebi! Ne güzelsin, defterlere ne çok yakışıyorsun.
google27928836a124597b.html