Sonra Exit dergisinde bir başka işini gördüm. Morell, fotoğraf dünyası tarafından önemseniyor ve yöntemleri de alkışlanıyor. Ancak bence kötü bir fotoğrafçıdan öte bir paye verilmemeli. Belki cüretkar fikirler bunlar, fakat düşüncelerim bu doğrultuda. İşini sevmeyen, işine ruhunu ve birikimlerini katmayan sanatçıları sevmiyorum, anlayamıyorum.
Kitaplara ve kağıtlara çok düşkünümdür, dolayısıyla bir fotoğrafçının kitaplarla ilgilenmesi beni haddinden fazla mutlu eder. Peki ama neden mutsuzum? Neden Morell'in çalışmaları bana amatör fotoğrafçıların kitabın ortasına bir yüzük koyduktan sonra biteviye çektikleri klişeleşmiş o kalp biçimindeki gölge tarzı fotoğraflar gibi utanmazca ve sahtekârca geliyor?
Morell'in fotoğrafları estetik yönden hatasız, belki de fazlasıyla kusursuz olmasından dolayı beni rahatsız ediyor diye düşünüyordum. Kitapların fotoğraflarını çeken birisini severim oysa, fakat Morell'in fotoğraflarında bir tuhaflık var diye düşünmeye devam ettim.
Nihayet "Comic Sans ms" yazı karakteriyle ilgili bir makalede geçen cümle beni aydınlattı:
"Estetik açıdan boş, yalancı bir sempatikliği olan yazı biçimi, şirketlerin düşünce tarzının ve gayrı resmilik anlayışının simgesi."(New Yorker ve Radikal Kitap, 13.11.2010, Zeynep Heyzen Ateş)
Comic Sans denilen rezil ve karaktersiz yazı tipi yerine fotoğrafı koyunca Morell'in ne yapmaya çalıştığı da görünür oluyor aniden. Morell'in kitap fotoğrafları onun diğer fotoğraflarını ve fotoğraf tavrını da açıklıyor aslında. Varılan yargıları tek tek inceleyelim:
Estetik açıdan boş
Estetik sadece 'göze hoş görünme çabası' olunca sanat eserlerinin patlayacağı yeri de gösteriyor. Morell'in fotoğrafları bir göz aldatmacası, bir illüzyon sadece. Sanat eserini, sanat eseri yapan biricikliği ve tekrarlanamaz oluşudur, Morell fotoğraflarıyla bu duruma da zarar veriyor, aynı yapay koşullarda tekrar tekrar üretilebilecek fotoğraflar sunuyor. Gören gözler bir sorun olmadığını söylese de kalbin ve aklın gözleri öyle olmadığını seziyor. Eğer bir sanat eseri yaratma veya oluşturma iddiasıyla ortaya çıkıyorsa sanatçı, sanatseverin de hakları doğrultusunda gördüğünü ve düşündüğünü söyleme cesareti göstermesine izin verilmelidir. Bu doğrultuda Morell'in fotoğrafların bir derinliği olmadığı söylenebilir. Fotoğraf 2 boyutlu bir sanat, ancak bu durum gösterilenin de yüzeyde, satıhta kalacağı anlamına gelmemelidir. Sanatçı kişi, el çabukluğu marifeti ile meraklıları kandırma yoluna giderse bir noktada tıkanabilir, karşısına sanata candan ve koşulsuz bağlı olanlar çıkar, sanatın ruhu sanatçıyı kemirir. Nitekim Morell'in sadece kitaplarla ilgili fotoğrafları değil diğer çalışmalarının da kuru bir yüzeyden ibaret olduğunu düşünmek için çeşitli veriler mevcut.
Yalancı bir sempatikliği olan Morell fotoğrafları
Sahte bir gülüşü gerçeğinden ayırt edebilir miyiz? Sahte bir fotoğraf tavrını, biçemini gerçeğinden kolayca ayırabilir miyiz? Bence bunu yapabiliriz. Gönül gözüyle bakmak yeterli. Bazı fotoğrafların beni/bizi etkilemesinin nedeni fotoğrafçının çekilen fotoğrafta görülebilen, sezilen duyarlılığıdır. Eğer fotoğrafçı samimi ise bu fotoğrafına da yansımaktadır, fotoğrafçı hissediyorsa eğer, bunu fotoğrafıyla gösterir, biz de inanırız.
Okumayan fotoğrafçıdan kitap fotoğrafları
Morell iyi bir kitap okuru değil veya ticari kaygıları entelektüel birikiminin önüne geçmiş bir fotoğrafçı. Kitaplarla ilgili ve 'a book of books' adını taşıyan kitabındaki fotoğrafların öznelerine dikkat edelim. Bunlar çoğunlukla sözlükler veya güzel ciltlenmiş kitaplar. Bu kitapların neden seçildiğini anlamak için fotoğraflara bakmak yeterli, salt güzel göründükleri için seçilmişler. Fotoğrafı çekilen kitapları içerikleri ise hiç önemli değil, hatta gereksiz! Bu nedenle bu kitaplarla ve bu fotoğraflarla aramızda bir mesafe var. Morell muhtemelen bu kitapların sahibi değil, artık nereden edindiyse fotoğraflardaki kitaplar bir proje için tutulan konu mankenleri gibi soğuk ve yabancı. Reklam fotoğrafları olsaydı bunlar muhtemelen sözünü etmeye bile gerek olmayacaktı. Fakat estetik algıya odaklanıp içeriği ve fikri kesip atarak bir proje iddiasıyla görünmek ve bir sanat eseri ortaya koymak, sadece biçime ve işçiliğe güvenmek demektir. Morell işin teknik ve yapısal özellikleriyle öyle çok ilgileniyor ve bu alana öylesine odaklanıyor ki neleri kaçırdığını farketmeyip daha uç noktalara doğru yol alıyor. Ancak hep aynı tarzı, hep aynı kurguyu koruyarak ilerliyor. Bunun sonu nereye varır bilmem.
Morell bir örnek sadece, ülkemizde de Morell tarzı soğuk ve yapay fotoğraflar üreten insanlar var. Tuhaftır bu soğuk fotoğrafçılar ortak bir gündemden besleniyor gibi aynı konulara (şehir, fabrikalar, manzara, mimari, insandan uzak modern hayatın izleri) eğiliyorlar. Onlara güç veren şey ise teknik bilgilere olan hakimiyetleri.
Oysa hakiki fotoğraf bir kabuk değil, bir tohumdur. Öyle bir tohum ki izleyen kişide kök salar, fotoğrafa bakan kişinin beyninde ve kalbinde yeşerir, hep onunla kalır, kişi ölünceye kadar fotoğraf büyümeye devam eder.
Sahte fotoğraflar ise plastik tohumlar gibidir, yalancıdır, tek amacı kendisinin sahici veya içten olduğunu düşündürmektir. Elbette kurgu fotoğrafların çoğunluğunun paylaştığı bir sorun bu, yine de kurgu fotoğrafların tümden kötü olduğunu düşünmek yanlıştır, fotoğrafın annesi olan resim sanatının tarihine eğildiğimizde yaygın olan kurguyu, hesaplı ve planlı sanat üretimini görebiliriz, oysa mesele bu değil. Kurgu hayatın içinden çıkarsa bir sanata dönüşebiliyor. Edebiyatta, mimaride ve müzikte bunun tezahürlerini görebiliriz. Ama kimi romanları okumaya, kimi binaları görmeye, kimi şarkıları dinlemeye katlanamıyoruz. Öyleyse sorun daha derinlerde saklı. Daha doğru bir tanımla sorunun kaynağı derinliği olmayan sanat eserinin önerdiği bilgide, yapıtın yüzeyinde duruyor. Temel sorun bir adım öteye gidemeyen, bulunduğu noktada dönüp duran ve hayattan giderek uzaklaşan foto-grafik anlayıştadır.
Yaşanmışlıktan ve her türlü insani sadakatten yoksun olan yapay fotoğraflara katlanamıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder