14 Aralık 2007 Cuma

Fotoğraf dergileri veya yaşlı bebek ne zaman doğacak?

Dergileri çok önemsiyorum, yapısal olarak hem günceller hem de kitap gibi değiller daha pratik bir süreçleri var. Yaklaşık son 20 yılım dergi biriktirmekle geçti. Yayımlanan hemen her fotoğraf dergisini satın alıyorum veya o ay sıkışık durumdaysam bir yerlerden bulup okuyorum... Sonuç: Geniş Açı dergisi hariç hep hayal kırıklığı yaşıyorum...

"Fotoğraf" dergisi mesela. Can sıkıcı bir yayın. Photoline, Photo digital, f:, Photoworld gibi dergiler ise işi ucundan tutuyor. Photo.. ile başlayan dergilerin isimleri de çok acayip, burası neresi, hangi ülkede yaşıyorum ben? ingiliz miyim? abd'li miyim? Kimlik bunalımı yaşıyorum. Adı geçen dergiler amatör fotoğrafçıyı hepten cahil yerine koyup, her yıl benzer yüzeysel yazıları yayımlayıp duruyorlar. Tamam amatörüm ama benim de bir onurum var!

Varsa yoksa yeni çıkan DSLR veya basçek tarzı makineler, megapikselleri bu kadar, makinenin kıçında şu var, başında da bu var ve şöyle foto çeker, böyle çekmez gibi kimi kerameti kendinden menkul değerlendirmeler. Photoshop hileleri ve (nasıl olur da 8 saat bir fotoğraf üzerinde bilgisayarda etüt yapılır ve dişe dokunur bir sonuç çıkmaz?) hazır ayarlar fişmekan. Bu dergiler makine/objektif fetişizmi yaratmaktan öteye gidemiyor. Fotoğraf yerine ekipman/yazılım tartışması yapan bir nesil işte ancak böylesi bir tavır ve özenle yetişir...

Türkiye'de sadece ve sadece fotojurnalizm ile ilgilenen bir dergi lazım. Kavramsal olarak fotoğraf, fotoğraf ahlakı, fotoğrafçıların tavırları, dünya görüşleri ve benzeri konuları işleyen, referans gösterilecek ağır ve ciddi yazılar yayımlayacak oylumlu dergilere (üniversite veya vakıf gibi sağlam bir kurum desteğinde), gerektiğinde tabuları kıracak, doğruyu söylemekten sakınmayacak kahramanca dergilere de ihtiyaç var. Ama bakıyorum bütün dergiler yamalı bohça gibi... İz dergisi biraz ayrıksı duruyor burada, onu nasıl tanımlamalı, "portfolyo dergisi" desek uygun olur sanırım.

Yayımlanan dergilerin içeriğine gelince, korkunç zayıflar. Makine/obektif tanıtımı yapmaz isek batarız diyor bu dergilerden birinin yöneticisi. Sonra "sektör dinamikleri sizin söylediğiniz türden dergilere izin vermez" diyor. Geniş Açı dergisini de buna örnek veriyor.

Bence de, elbette kendi tarafından bakınca çok haklı görünüyor. İyi ama bu neden böyle? Daha da vahim olanı Türk dergiciliği de tıpkı Türk fotoğrafı gibi hep böyle kısır ve güdük mü kalacak? Türk fotoğrafına profesyonel bir el uzanmayacak mı? Türk fotoğrafı anne rahminde yıllarca bekleyen yaşlı bir bebek gibi görünüyor...

"Doğum" mümkün olabilir mi? Doktorlar sezaryene razı değil, bebek de normal doğum istemiyor!

Aslında bu çok zor. Neden zor peki? Bir örnek vereyim: Ara Güler'in çektiği fotoğrafları beğenmeyen çok zengin bir işadamı gidip bir kaç tane Leica alıp fotoğrafçı oldu (!), sonra fotoğraf yıllıkları filan yaptı, sergiler açtı. Günün birinde bu fotoğraf aşığı insan öncü oldu bir vakıf kuruldu ve bir festival düzenlemeye başladı. Fotoğraf festivalı değil tabii, sinema festivali! Geçenlerde bir gazetede bu tarz festivallerin bütçesini okuyunca oturup ağlamamak için kendimi zor tuttum. Milyonlarca dolar harcanıyor bu tarz festivallerde... Peki geriye neyin tortusu kalıyor? Hiçlik... Çok üzücü ama geriye bir şey kalmıyor. Aynı kendi kendini tatmin eden zihniyet bankaların düzenlediği müzik festivallerinde de mevcut, öde 100.000 doları bir sanatçıyı getir iki tane kıytırık şarkı söyleyip parayı alıp nereden geldiyse oraya kaçsın. İşte sanat bu!

Neyse konuya geri dönelim, ne diyorduk? Leica'cı işadamında kalmışız, devam edeyim: Sonra bu işadamı ve ailesi yine öncü oldu ve bir müze açıldı. Tabii ki fotoğraf müzesi değil. Resim ve heykel müzesi tadında, sözde bir çağdaş sanat müzesi! Çok sağolsunlar arada bir iki de fotoğraf sergisi açtılar, mutlu olduk. İşte ennn fotoğrafsever ailenin katkıları bunlar. Gerisini düşünmek bile istemiyorum...

Ama düşününce görüyoruz ki ülkemizin zengin insanları çanak çömlek alma yarışında, evlerinin bir köşesine koydukları bu tabakları, tombakları tabii gösteriş için, halıya perdeye mobilyanın rengine uyumlu olarak alıyorlar. Anlamadığım şu, bir iki nesil para peşinde koşmaktan kültüre zaman ayıramıyor elbette, peki sonraki nesiller neden çanak çömlek peşinde koşuyor? Çok garip... Müzayede kataloglarına bakıyorum hep aynı tarz şeyler...

Fotoğraf sanatı nasıl gelişecek peki?

Bu koşullar altında çok zor.

Zenginlerimiz batıdaki zenginler gibi sanata destek olmanın film seyretmenin, bir takım zımbırtıları toplamanın, vahşi koleksiyonlar yapmanın ötesinde bir şey olduğunu anlamaları lazım, yani hakiki manada mesen olmaları lazım.

Ancak görünen o ki, Türkiye'de paraya pula hükmeden bu insanlar önümüzdeki yüzyıllarda yine müzayedelerde acayip zamazingolara yatırım yapmaya devam edecekler.

Hiç umut yok.

Peki ya üniversiteler ne alemde acaba?

Üniversitelerin hemen hepsinde bir güzel sanatlar fakültesi filan var. Ülke çapında bir dergi yayımlayan bir fakülte var mı? Bir fotoğraf enstitüsü var mı? Yurtdışında ses getiren projeleri geçtim ülke içinde fotoğraf adına düzgün bir iş yapan "Üniversite" var mı? Öyle eski elektirik santrallarını alıp sanat müzesinde video klip yapan zihniyet örnek değildir, kalsın.

Fotoğraf müzesini filan geçtim güzel bir dergi, insana yaşama sevinci verecek bir dergi için ne kadar beklemem gerekiyor bilmiyorum...

2 yorum:

Anıl Eraslan dedi ki...

Aslinda söyle düsünmek lazim;

Medyanin ülkeyi yönettigi bir ülkede,
zaten 'herkes' çirkin sarkilarla beslenirken, igrenç haber bültenleriyle haber-dar kalirken,
zavalli dizilerle aglarken,

müzik iki-üc konser salonuna tikistirilmis, fotografsa kimligini daha cözememisken, devlet bu kadar aciz insanlar da en fazla onun kadar acizlestirilmisken,

fotograf dergisi de neymis?

Afg dedi ki...

Geniş Açı'nın yoksunluğunu çekiyor artık çık(a)mayışının yasını hala tutuyor olsam da, yaşama sevinci verip ıssızlığımızı azaltan sizlerinki gibi girişimler var yine de...

hayırlı uğurlu olsun..
:)

sevgiler...

google27928836a124597b.html