29 Eylül 2015 Salı

Kierkegaard, Proust, Abdülhak Şinasi, Pentax




Okumadan olmaz, bir şeyler okumadan fotoğraf çekilmez gibi geliyor bana.

Biraz Kierkegaard, biraz Proust bizim her şeye bakışımızı değiştirir.

“Fakat yaşlanan, ihtiyarlayan adam için bütün bu gördüklerinden daha acı gelen başka dersler de vardır: Vaktiyle, kendisi de, bütün gençler gibi, kadın güzelliğinin artık son tekâmülüne vardığını, modaların son katî şekillerini aldığını, medeniyetin, bir kemali olan bu zarafetlerin artık ebediyen erişilmiş hakikatler gibi bakî kalacağını ummuştur. Şimdi zamanın her şeyi bozan zehirli nefesine güzelliğin bile mukavemet edemediğini, onun da her şey gibi geçici, fanî olduğunu görür. Vaktiyle katî şekillerini aldığını sandığı eski modalar şimdi gülünç birer korkuluk olmuştur. Vaktiyle kadınların güzelliklerine ait hususlarda pek zekî olduklarını, vücutlarının en güzel kısmı da saçları olduğundan, dünya yerinden oynasa kadınların saçlarına dokundurtmayacakları hakkında nazariyeler serdetmiştir. Şimdi kadınların saçlarını kestirdiklerini hayretle görür. Bütün bu kesilmiş saçların yan yana teşkil edecekleri sarı, kumral ve siyah üç nehri hayattan çıkararak ademe doğru akmış gibi hayal eder. Gözleri yaşarır ‘Hiç bunlara kıyılır mıydı?’ diye sorar. Fakat kesik saçlı ve sanki kesik bakışlı kıvrak kızlar ve kadınlar bu sözlerine gülerler.” *


Sonra, Nikon, Canon veya Pentax'a bakabiliriz.

*Abdülhak Şinasi Hisar, Fahim Bey ve Biz, 3. Baskı, YKY, İstanbul, 2008

Hiç yorum yok:

google27928836a124597b.html