f: günlük, zamanın ve mekânın fotoğrafa etkisini araştıran, meraklı fotoğraf sanatı düşkünlerince kurulmuş bir fotoğraf günlüğü grubudur.
30 Ekim 2008 Perşembe
Kahve zamanı
Hazır kahveler çok pratik. Sıcak suyu hazırlamak yeterli. Bilindiği gibi Türk kahvesi tarzı kahveler öyle değil, biraz uğraşmak gerekiyor. Özellikle Türk kahvesi için başında durup ilgilenmeniz şart, yoksa taşıyor, ocak batıyor, temizlemek için didiniyorsunuz. Bir arkadaşım "Bazı şeyleri kendin yapmayacaksın" der. Oysa kısık ateşte kahveyi ağır ağır karıştırmak zamanın nasıl geçtiğini, ömrünüzün kalan kısmını ve geçen kısmını sorguladığınız bir törene dönüşebilir.
29 Ekim 2008 Çarşamba
Günün ilk ışıklarına
Sabahları erken kalkmak iyidir. Günün ilk ışıklarının aydınlattığı, maviliği solmuş siyahlara bürünmüş bu gezegenin ortalarında bir yerde bulunan, telaşlanmak üzere olan bir şehre daha yakından bakma şansını bulabilirsiniz.
İstanbul'un neresinde yaşıyor olursanız olun, günün ilk saatleri sokaklarda gezinmek, yolda bir aracın penceresinden akıp geçen ve tek tük ışıkları seçilen yapıları seyretmek biraz da şehrin kalbine daha yakın olmak demektir. Kuşlar daha bir sakıncasız gezer. Ağaçların kokularını alabilirsiniz, gökyüzündeki bulutları rahat rahat izleyebilirsiniz, insan zihninde neler neler taşıyor, şaşırmadan, düşünmeden edemezsiniz bu vakitlerde.
Peki ama bir günün başlangıcından heyecan duyanlar aslında kimlerdir? Sadece fotoğrafçılar mı, insanın insana ettiklerini yazmakla huzursuz olan şairler mi, ömrünün son demlerine yaklaşan bir yazar mı? Yoksa zamanın elleri arasından kayıp gittiğini hisseden, bunu kısa aralıklarla gören bir saat ustası mı?
Belki de bunlardan hiçbiri.
Sadece çocuğunun ağlamasına uyanıp onu korkusunu yatıştırmaya çalışan, kucağında bebeğiyle pencereden dışarıya bakıp zamanın uçuculuğunu tüm bedeninde hisseden bir annedir belki.
Belki bir kuşluk vakti yine elinde fotoğraf makinesi, istediği 16 görüntüyü bir kareye sığdırmaya çalışan gözlüklü birisiyle gözgöze gelmiştir. Belki bu genç kadının hiç okumadığı bir gazetenin adını penceresinde taşıyan servis aracının gözlüklü kahverengi ceketli kişiye yanaşıp, onu alıp götürmesini izliyordur sadece. Belki.
Gecenin kör karanlığına daha bir dolu vakit var.
Ancak belki de zaman az.
24 Ekim 2008 Cuma
Okuma zamanı
Yıllardır rafta duran okunacağı zamanı bekleyen kitaplarım var. Bir türlü okumanın kısmet olmadığı kitaplar. Bazen şunları okumadan öleceğim diyorum. Aslında haklıyım. Ne zaman okunacaklar rafından bir kitap alsam, diğerlerine gözüm takılıyor. Bu arada yeni kitaplar alınıyor elbette bir yandan, kısır döngüyü tamamlayan kitaplar. Geçen okumadığım bazı kitapların sarardığını gördüm. kimini 10 yıl önce almışım ve okuyamamışım. Utandım. Zamanı suçladım hemen. O kadar çabuk geçiyor ki günler, kitaplar birikiyor, çocuklar büyüyor.
22 Ekim 2008 Çarşamba
Zamanda yürümek
Yürümek zamanın geçtiğini hızlı bir şekilde algılamak demektir biraz da. Hem yolun uzunluğu hem de çevrenin değişmesinin de ötesinde içimizdeki saatin akrebi, yelkovanı, saniyesi çalışır, vaktin o muazzam mürekkebi azar azar dökülür.
Nicedir yürürken Vangelis'in "Memories of Green" (Blade Runner filminin en sevdiğim parçası) eserindeki piyanonun o benim için önemli olan bütün hatıraları dile getiren melodisini duyarım, kulaklarımda piyanonun (piyano da tıpkı mekanik saatler gibi, fotoğraflar gibi insan uygarlığının bir tezahürü, insanlığın geldiği noktayı gösteren bir sınır taşı bence) sesi, iki nota arasındaki sessizliği...
6 Ekim 2008 Pazartesi
5 Ekim 2008 Pazar
Paris Photo 2008
ışığı" temali yarismaya katildigim fotograflari görebilirsiniz, kendileri tam asagidadir.
Uzun zamandir paylasim sitelerine olan nefretim yüzünden elimi etegimi çekmistim ki bu Sfr denen gsm operatörünün (kendilerini zamaninda birakip baska bir markaya geçmistim) zoruyla tekrar o tarz biseye gark oldum. Ortam flickr'a göre daha nezih ve "tout public" olmadigindan çok da kötü olmadi. Saglam isler var baya..
Uzun zamandir paylasim sitelerine olan nefretim yüzünden elimi etegimi çekmistim ki bu Sfr denen gsm operatörünün (kendilerini zamaninda birakip baska bir markaya geçmistim) zoruyla tekrar o tarz biseye gark oldum. Ortam flickr'a göre daha nezih ve "tout public" olmadigindan çok da kötü olmadi. Saglam isler var baya..
1 Ekim 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)