1 Haziran 2008 Pazar

Nuri Bilge Ceylan

       white fence, 1884


Nuri Bilge Ceylan'dan çok bahsedilen su günlerde fgünlük de kendisinden bahsetmeden geçemeyecek. Bu yazidan sonra, eger okumadiysaniz degerli Murat Eren'in moleschino'daki su yazisini da lütfen okuyunuz. Meren Bey aramiza katilana kadar linklerle idare edelim artik..

Eski fotograflarini izlemekten çok zevk aldigim, yeni fotograflarinin da normalde sevmeyecegim klasik bir tarzda olmasina ragmen ince bir çizgiyle güzel tadlar vermesi nedeniyle çok sevdigim bir fotografçi-sinemacidir kendisi.

Üç sene önce Uzak filminin gösterimi sonrasi olan sohbetimizde herseyden önce fotografçi oldugundan ve fotografin onun için çok özel oldugundan bahsetti. Türk sinemasinda nadir görülen, sanatsal kaygilari olan ve filmlerinin yapimciligini yapabiliyor olan bir yönetmen olmasina karsin sinemanin ekip isi zorluklarindan ve bu zorluklarin kagit üzerindeki fikrin 35mmlik filme geçene kadar neler kaybettigini anlatti. 

Fotograf ile olan bu iliskiyi de "Fotograf çektiginiz zaman makinanizla yalnizsiniz, kimseye ihtiyaciniz yok" diye de özetlemisti.

Fotografin bu öznelligine ve yalnizligina ben de hastayim. Hatta otoportrelere olan düskünlügümde bu yüzdendir. Orada makinaniz bile yoktur, tamamen kendi kendinize kalirsiniz... 


                                   Self portrait as a branch of a tree  

5 yorum:

elfcan dedi ki...

Onun gibi birisiyle tanışmak nasıl olur düşünemiyorum bile. Ona sormak istediğim o kadar çok soru var ki! Bir kere, fotoğraflarının hepsiyle ilgili ayrı ayrı bir çok tane!
O yüzden şanslısınız. Gerçi, şans da değil, eminim tırnaklarınızla kazarak gelmişsinizdir bulunduğunuz yere ve o anda orada olabilmeniz de kendi sayenizdedir.
Ama yine de şanslısınız :) Hayır, kıskanmıyorum, ne münasebet :)
Şaka bir yana, baştaki fotoğraf da benim en sevdiğimdir. Aslında sadece bunu yazacaktım, ne kadar uzatmışım yine.
Kalın sağlıcakla!

Anıl Eraslan dedi ki...

Evet ama Istanbul'daki son sergisi "Babam için" sergisini göremeyecek kadar da sanssizim.
Degerlendirebildiyseniz siz de sansli(yd)(s)iniz ;)

elfcan dedi ki...

Malesef ki, sanırım 3 ay oldu, evet 3 aydır istanbul dışındaydım, haziran'ın ortalarına kadar da öyleyim. O yüzden o şansı da yakalayamadım. Yani, ben de düşündüğünüz kadar Boğaziçi'ne yakın değilim malesef :( Eskiden İstanbul'da hayatta yaşamam, derken, bir kere orada yaşamış olmayı tattı mı insan, çok özlüyormuş cidden. Herneyse! Bir dahaki sergiye inşallah diyorum sadece.. Bu arada, deviantart profiliniz varsa öğrenmeyi isterim. Aradım fakat bulamadım..
Not: Bir önceki silinen yorumumla görüntü kirliliği yarattığım için özür dilerim. Hata oldu.

Anıl Eraslan dedi ki...

Istanbul'da yasamak konusunu mümkünse ben hiç açmiyim.. Insan alisabildiyse her yer güzeldir diyerek de gecistireyim.

Fotokritik, deviantart tarzi gereksiz insanlarla dolup tastigi icin gereksiz gördügüm sitelerden elimi etegimi çektim. Onun yerine fgunluk ve midiyez bloglarimda yer veriyorum fotograflarima, ayrica fotograf ve müzik yanlarimi pekistiren bir web sitem de mevcut.
Fazla reklam yaptim ama olsun! :)

elfcan dedi ki...

Ben de açıkçası Meren'i ve Erdal Kınacı'yı takip etmek amacıyla deviantart'a girdim biraz da. O zaman sizi de bloglarınızdan takip ederim. Ayrıca yapın tabi reklamınızı, şahsen ben, çok yeni ve acemi bir fotoğraf meraklısı olarak bu şekilde örnek alabileceğim ve takip edebileceğim bloglara ve insanlara ihtiyaç duyuyorum.

Neyse bizim buralarda uyuma vakti geldi de geçiyor bile :) İyi geceler mi dilesem size?

En iyisi klişe bir şekilde iyi çalışmalar diyip yırtmak :)

google27928836a124597b.html