21 Şubat 2017 Salı

John Berger ile Bir Fotoğrafı Anlamak

Nikon D700, Nikon AF-S Micro NİKKOR 60mm f/2.8G ED

Fotoğraf üzerine düşünen insanları çok seviyorum. 


John Berger sadece fotoğraf ve sanat üzerine değil fotoğrafı bir elinde tutarak dünya üzerine, eşya üzerine, zaman üzerine ve her zaman insan üzerine yazılar yazmış, büyük bir saygı ve sevgi duyduğumuz bir yakınımız adeta.

(Fotoğraf üzerine en kült kitapları ve fikirleri, fotoğrafçı olmayan insanların yazması da üzerine düşünülmesi gereken bir konu değil midir? Walter Benjamin, Roland Barthes, Susan Sontag ve elbette John Berger...)

 
Sevdiğim bir yazarın, yine sevdiğim bir başka yazarı anması kadar güzel bir şey olamaz. Mesela bu kitapta hiç beklemediğim bir isim olan Andrey Platonov'u görünce çok mutlu oldum.  Bu vesileyle belki birileri "Kimmiş bu Platonov ve neler yazmış?" diye düşünür ve okursa onlar için büyük bir adım olacaktır diye düşünüyorum.


Çünkü Platonov, bence Rus edebiyatının en büyük yazarlarından biri ve yine bence edebiyata düşkün her fotoğraf meraklısının ondan haberdar olması gerek. Küçük bir alıntı (veya ışık demeti) ile hiç okumayanlar için bir pencere açayım:
“Öğle yemeği molalarında bile gözünü lokomotiften ayırmayan Zahar Pavloviç sevgisini sessizce yaşıyordu. Kendi evini de cıvatalar, eski supaplar, mini vanalar ve diğer mekanik parçalarla doldurmuştu. Masaya bir sıra halinde dizdiği bu nesneleri seyre dalıyor ve asla yalnızlıktan sıkılmıyordu. Zahar Pavloviç yalnız değildi de zaten - makineler insandı ona göre, içinde hep birtakım duygular, düşünceler, arzular uyandırıyorlardı. Makara adı verilen ön lokomotif tekerleği Zahar Pavloviç'i yerin sonsuzluğunu düşünmeye itmişti. Geceleri yıldızlara bakmak için mahsus dışarı çıkıyordu: Evren geniş miydi, tekerleklerin sonsuza değin yaşamasına ve dönmesine yetecek kadar yer var mıydı? Yıldızlar şevkle ışıldıyordu ama her biri yalnızlık içindeydi. Zahar Pavloviç gökyüzünün neye benzediğini düşündü.”
Çevengur, Andrey Platonov, Metis Yay., Çeviri: Günay Çetao Kızılırmak. s.38

Sadece Platonov değil, Alberto Giacometti, çok sevdiğim Martine Franck ve elbette büyük usta HCB (Henri Cartier-Bresson), Susan Sontag ve Roland Barthes üzerine çok güzel yazılar okudum, yine önemli şeyler öğrendim. 

Önsözleri sevmem ve okumaktan kaçınırım ama bu kitabın önsözü de harika.

En çok da mutfaktaki saati anlattığı yazıyı sevdim. 

HCB üzerine yazdıklarını büyük bir dikkatle okudum. Türkçe'de bir iki tane var ama keşke hcb ve dönemiyle ilgili çok daha fazla kitap çevrilse. Ondan öğrenilecek şeyler bitmiyor.


John Berger ölmesin ve "Bir Fotoğrafı Anlamak" bitmesin isterdim.

2 yorum:

sevgili günlük dedi ki...

Çok merak ettim. Hep ortalıkta dolanan, reklamları bangır bangır kitapları duyuyoruz, görüyoruz, böyle farklı kitaplarla, yazarlarla tanışmaktan çok mutlu oluyorum. Ekleyeceğim sipariş listeme. Teşekkürler..

mehmet bizansbeyi dedi ki...

John Berger'in bütün kitapları efsanedir. "Picasso'nun Başarısı ve Başarısızlığı" kitabından, "Görme Biçimleri"ne kadar her kitabı insana, dünyaya bakışımıza çok şey katar.

Andrey Platonov da öyle, ruhumuzu incelten bir yazardır Platonov ve bana kalırsa 20. yüzyılın en büyük Rus yazarıdır. (Günay Çetao Kızılırmak'ın çeviriler de enfestir.)

google27928836a124597b.html