2 Nisan 2009 Perşembe

Maurice Blanchot



İlk okuduğum Blanchot kitabı (sıkı kitaplar yayımlayan Metis Yayınları'nın bir mahsülü) Karanlık Thomas oldu, fotoğraftan hayatı boyunca uzak durmuş olan yazarın bu eşsiz kitabını o zamandan bu zamana ne vakit okusam kafamın içinde gri tonlarda bir yığın fotoğraf oluşup duruyor. Karanlık Thomas'yı Sosi Dolanoğlu dilimize çevirmiş, bu çevirinin kıymetini başlangıçta takdir edememiştim. Sonra bir gün kötü bir Blanchot çevirisiyle karşılaşınca utanarak harika bir çeviri olduğunu anladım, bazen çevirmenleri unuturuz sanki yazar bizim dilimizde yazmıştır, o kadar tanıdık ve yakındır, bu da evvelâ çevirmenin başarısıdır elbette, teşekkür etmeliyiz. Karanlık Thomas'ya tekrar gelirsek, bu incecik ama özgül ağırlığı yüksek olan kitap 1993 yılında basılmış, bense kitabı 95 veya 96 yılları arasında okuduğumu hatırlıyorum, fakat ilk kitabı kaybettiğim için ikincisini Pandora kitabevi'nden almışım, satış fişini arka kapağın içine hafifçe yapıştırdığım için bu bilgi sağlam: Buna göre 29.10.1999 tarihinde 17:09 sularında almışım bu kitabı.

Son olarak bir de Ölüm Hükmü'nden söz edeyim, Kabalcı Yayınları ürünü olan kitap çok hoş, güzel bir kağıda basılmış, yayınevleri böyle güzel kağıtlara kitap basmıyorlar pek, (Norgunk'un bütün kitapları güzel basılıyor ama onlar da istediğim şeyleri basmıyor orası ayrı ;) Neyse Arzu Dalgıç Aydın ve Berna Kılınçer çevirmiş dilimize özenli ve temiz bir Türkçe ile Blanchot okumak gibisi yoktur, bu da gönülçelen bir kitap ama ilk okuduğum Blanchot kitabına dönüp dönüp bakarım. Bu yüzden hep çıkaranların akıllarına sağlık dediğim kitap-lık dergisinin (Aralık 2008) 122. sayısının 66. sayfasına gelince "Karanlık Düş: Thomas" başlığını gördüğüm an nasıl sevindiğimi tahmin edersiniz. Hande Koçak'ın yazdığı bu enfes makaleyi yutarcasına okudum. Öylesine kalpten öylesine içten yazmış ki, gidip Karanlık Thomas kitabına sarıldım. Demek, dedim sadece benim zihnime kazınmamış Thomas.

Maurice Blanchot’un yazısı, dili bence köşeleri karanlık bir fotoğrafa benziyor, veya bir başka açıdan bakarsak, fotoğrafın kendisi köşeleri karanlık bir yazıya benziyor, hem kederli bir yüzü var hem de hayat dolu. Yukarıdaki fotoğrafın kendisine gelince başkaları nasıl değerlendirir bilmem, büyük bir olasılıkla dışarıdan bakan gözler için sıradan bir fotoğraf, ancak bir Blanchot okuru, bir Karanlık Thomas yakını benim gibilerin okuduğu, gördüğü gibi bakabilir. Kendi kendimle konuşursam ilk kez 3 yazarı, 2 fotoğrafçıyı ve 2 ayrı zamanı aynı fotoğraf üzerine sabitlediğimi düşünüyorum, tuhaf.

1 yorum:

Hande K. dedi ki...

ben o yazıma en çok Kubin'in bu resmini yakıştırıyorum.

http://autohand.blogspot.com/search/label/Maurice%20Blanchot

sevgiler

isa

google27928836a124597b.html