Olympus XA, Kodak T-Max 400, 2009 |
Dün gözlerim çok ağrıyordu. İğneler batıyordu sanki ve baktığım herşey gözlerimi acıtıyordu. Işığa tahammül edemiyordum. Gündüzün bir an önce bitmesini, karanlığın gözlerimi avutmasını bekledim.
Erkenden uyudum. Daha doğrusu nasıl uyudum bilmiyorum. Bir yıldan fazla oldu uyuyamıyordum. Bin türlü derdim var. Doğrusu nasıl uyudum bilemiyorum en son hatırladığım Hani Niroo'dan Shokoofeh adlı şarkıyı dinlemeye başladığımdı. Sabah dokuzda uyandım. Bir-iki saat uyuyup uyanan, kitap okumak isteyip okuyamayan, yazı yazmak isteyip yazamayan biri için çok tuhaf bir durum. Kendimi yıllardır uyuyamıyormuşum gibi hissediyordum.
Şunu da söylemek lazım, hayatım belki bozuk ama dünyada öyle şeyler, öyle acılar yaşanıyor ki benim sorunlarım incir çekirdeğini doldurmaz belki. Böyle düşünüp içimi ferahlatmaya çalıştım. "Işık gözlerimi çok acıtıyor ama ışık olmayınca çok sevdiğim fotoğraflar da olmuyor" dedim kendi kendime.
Sabah uyandığımda ellerime baktım önce. Sağ elimi yumruk yaptım ve sanki tek kişilik bir yatakta değilmişim ve sen yanımdaymşsın gibi, kulağına fısıldar gibi "Kalbim işte bu kadar." dedim. İşte bu kadar kalbim. Ölene kadar aynı şarkıyı söylemeye yazgılı bir organ. Arada sırada ritmi değişiyor o kadar. Kalbimin fotoğrafını çekmek isterdim.
Kaçınılmaz olarak fotoğrafın kalbini düşündüm sonra. Birden 2009'da çektiğim bir fotoğraf geldi aklıma. Onu aradım ve "Analog" başlıklı bir dosyada buldum.
Dünya karanlık bir yer. Kaç gündür dünyaya bakmak istemiyorum, gözlerim belki bu yüzden ağrıyor. Bir gazetede çalışıyorum. İşim fotoğraflara bakmak ve onları sınıflandırmak, fotoğraflara anahtar kelimeler vermek. Ama gözlerimi acıtıyor bu fotoğraflar. Yayımlanmayan fotoğraflar çok daha acı. Bu dünyanın en büyük felaketi insan. İnsanın en büyük felaketi yine insan.
Yine de ışık gerekli fotoğraf için. Seni görebilmem için ışık gerekli. Kalbimi görebilmen için ışık gerekli.
Fotoğraf çok tuhaf bir icat öyle değil mi?
Eşyanın kalbi var mıdır?
Ne zaman birlikte yürüyebileceğiz ey güneş?
Ben hep karanlıkta hep serin bir yerde durmak zorunda mıyım?
Işık olmayınca, müzik olmayınca, şiir olmayınca, hikâyemiz olmayınca ve kalbimizi görmez olunca daha az insan oluyoruz galiba.